Annelik
hakkında uzun zamandır bir şey yazmak istiyordum kayıtlarda bulunsun diye ama
bir türlü fırsatım olamamıştı. Bugün niyet ettim, bakalım biter mi…
Bundan
yaklaşık 17 ay önce Mine’m dünyamın vazgeçilmez bir parçası olarak hayatıma
eklendi. 9 ay boyunca nasıl bir his olacağını merak edip durdum, karnımdan
bebeğimi çıkarıp kucağıma verdiklerinde ilk aklıma gelen düşünce “tanrım, bu
çocuk çok beyaz!” idi. Hala da süt beyaz benim Mine’m.
Mine’ye
karşı hislerimi yazmam gerektiğini düşündüm ama bir türlü tarif edemediğim için
hiçbir zaman toparlayamadım bu yazıyı, 17 aydır. Bugün Mine’ye karşı hislerim
yerine, dünyaya karşı olan hislerimi yazmanın belki başlangıç için daha iyi
olacağı fikri aklıma geldi ve onları biraz tarif etmek istiyorum. İlerde, ömrüm
yeterse bakarım arada…
Aslında
Mine’den önce fazlasıyla aktif bir hayatım vardı; sürekli görüştüğüm
arkadaşlarım, okuduğum kitaplar, yoga derslerim, dans gecelerim, yemeğe davet
ettiğim misafirler, uzun doğa yürüyüşleri, senede bir kez kendi başıma egzotik
bir tatil, heves ettiğim bir şeyi öğrenmeye gittiğim çeşitli kurslar… Artık
bunlar yok :) Dünyam daha mı az renkli tüm bu aktiviteler olmayınca? Aslında
hayır! Kızım hepsinin yerini öylesine kapladı ki, başka bir şeye ayıracak
vaktim yok denecek kadar az.
Dünyaya
karşı hislerime dönecek olursam; çoğalmam
ile birlikte hayatımın en yalnız zamanları başladı… Bir süre direndim,
kızdım ama artık bunu kabullendim diyebilirim ve kırılmıyorum beni benimle
bırakanlara.
Artık
kötü bir şehir ile baş başayım...
Hayatımdan
eksilenler önce keyif aldığım aktiviteler oldu, sonra yavaş yavaş arkadaşlarım koptular benden, sonra da eşim…
Artık
kötü bir şehir ile baş başayım…
Hayat
arkadaşım; kızım ve yeni biçimim ile birlikte büyüyoruz; hayali çiftlikler
yapıyoruz, atlarımız var, bazen gökdelenler mahallesini zebralar ve zürafalar
istila ediyor, bazen horozumuz Şakir “gıt gıt gıdaak, yumurtam sıcak” diye
şarkı söylüyor, bazen de sadece Mine’yi izliyorum ve dünyanın hallerine
şaşırmasına imreniyorum…
Artık
kötü bir şehir ile baş başayım…
Hayat
arkadaşım büyüyor, ben ise yaşlanıyorum…
Benim
dışımda kimsenin ciddiye almadığı bir hayalim var; küçük ama gerçek bir
çiftliğim olsun istiyorum, hafta sonları hayat arkadaşımı alıp bu şehirden
kaçabileceğim.
Hayat
arkadaşınla birlikte romantik hayaller kuramadan yaşamak, biraz fazla hoyrat
bence! Baş
başa kaldığım bu kötü şehirden, hayat arkadaşımı koluma takıp kaçma hayalim var…
Canım yavrum, hayatından müzik, dans ve hayat arkadaşı eksik olmasın! Sana aşağıdaki şarkıyı ithaf ediyorum.. İlk dinlediğinde çok sevmiştin ve birlikte dans etmiştik...
"Fill my heart with song and let me sing for ever more
You are all I long for
All I worship and adore
In other words, please be true
In other words, I love you"
Tesadüfler Kraliçesi
